• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/inanis61
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905323617490
  • https://www.twitter.com/@inanis61
  • https://www.instagram.com/inanis61
FIRSAT ÜRÜNÜ
BROTHER HL-L3270CDW Renkli LED Lazer Yazıcı
KAMPANYA
technopc AL in ONE
AYIN ÜRÜNÜ
ASUS Notbook
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Saat
BORA TEKNOLOJİ

BORA TEKNOLOJİ

Anasayfa

Bumerang, Avustralya’nın yerlisi olan Aborjinlerin kullandığı, ileriye doğru atılan ve bir cisme temas ettikten sonra atana geri dönen alettir. Bir başkasına zarar vermek için işlediğiniz bir fiilin, dönüp dolaşıp kendinize zarar vermesine de “bumerang etkisi” denir. Sosyal hayatta da, siyasette de, uluslararası ilişkilerde de sıklıkla rastlanan bir olgudur. Terör örgütlerini bir dönem, bir başka ülkeye karşı ya da hedeflerine ulaşmak için kullanan devletler eninde sonunda “bumerang etkisiyle” yüzleşirler. Terör örgütleri kullanıp, atılacak mendil gibi değildir. Kullananın eline yapışır. Ya onları kullanarak ulaştığınızı zannettiğiniz hedefin, yapısını ve doğasını değiştirirler. Böylece aslında amaçladığınıza ulaşmamış ve bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıya olursunuz. Ya da, bir süre sonra “kullanılıp atılacaklarını” fark ederek, kendilerine verdiğiniz silahları ve her türlü desteği size ya da müttefiklerinize karşı kullanırlar.
Şu kelimeyi hayatımızdan bir atabilsek... Klişe ‘artık bazı şeyleri aşmamız gerekiyor’ gibi cümleler kurmak istemiyorum fakat durum çok vahim. İyiliğin prim yapmadığı ve asla yeterli olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bizleri birbirimize düşürmek isteyen insanlara fırsat vermemeliyiz. Hepimiz hoşgörümüzü, saygımızı, sevgimizi korumalı ve bunları kaybetmeden farklı fikirlerle de birlik olabileceğini tüm dünyaya göstermeliyiz. Sevdiğimiz insanların farklı düşünmelerine tahammül edemiyor olabiliriz ama eğer onun senin gibi düşünmek zorunda olmadığını kabullenirsen ve sevdiğin insanın fikirlerine saygıyla sabredersen o insan senin kardeşin olabilir.
Önce eleştirilmesine tartışılmasına sebep olacak türlü sorunlar, engeller çıksın; hiçbirini ortadan kaldırmadan sorunları halının altına süpür, değersizleştir sonra gereğini yapar kapatırsınız olur biter. Vazgeçin bu metod tan bu memleketimin kıymetlilerinin değersizleştirilmesinden. Son dönemde sıkça rastladığımız yöntem bu; varsın vatandaş sıkıntı çeksin kimin umurunda. Hastasını hangi hasta haneye getireceğini bilemeyen bir toplum oldu Trabzonlular.Bazı hastanelerde “hayati öneme” haiz malzemelerin dışında diğer ameliyat ve tedaviler için kullanılacak olan malzemelerin alımının ertelendiği, bazılarında da gerekli malzemelerin hasta yakınlarına satın aldırıldığı yönünde vatandaşların şikayetleri mevcut.
Pek çok şey gösteriyor ki S-400’lerin alınması büyük ölçüde AKP iktidarının Batı’ya, özellikle ABD’ye duyduğu öfkeden kaynaklanan siyasi bir karar. Türkiye 1990’lardan beri hava savunma sistemini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak böyle bir sistemin öncelikle ülkenin tehdit değerlendirmesiyle uyumlu olması şart. İlaveten Ankara’nın baştan beri aradığı iki koşul daha var: Alınacak savunma sistemi mevcut NATO elektronik istihbarat ağına bağlanabilir olmalı ve teknoloji transferi sağlamalı. S-400’ler bu koşulların hiç birini karşılamıyor. Türkiye’nin kendi tehdit değerlendirmesinde Rusya’nın hep öncelikli yeri oldu. Türkiye’nin imzaladığı NATO kararlarına göre de Rusya öncelikli tehdit kaynağı.
Amerika'nın çok büyük ve ciddi bir sorunu var. Sorunun adı: 'SİLAH' Ancak bu sorunun ABD'nin dünya çapında yaptığı silah ticaretiyle bir ilgisi yok. Aktarmak ve irdelemek istediğim sorunu tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, 'ABD içinde her isteyenin neredeyse her türlü silahı tedarik etmesi' diyebiliriz. Amerika'da ateş gücü yüksek silahlara sahip olabilmek, en basit örneğiyle, manavdan karpuz satın almak kadar kolay... E böylesine bir laçkalığın etkileşimi de oluyor elbet. Silah alım-satım ve kullanım rahatlığından yaratılan o vahşi canavar; sonunda toplumun ta kendisini ısırıyor.
İhracat artıyor. İyi. Çünkü TL'nin değeri dolar karşısında düştüğü için Türk mallarının rekabet gücü artıyor. İthalat düşüyor. Tüketim için ithal edilen yabancı mallarda düşüş olması iyi. Milli gelirimizi tüketim için yabancıya daha az aktarmış oluyoruz. Ancak... Sanayi üretiminde kullanılan ara mal ithalatı da düşüyor. İyi değil.Çünkü sanayi üretimi düşüyor. “Bizim oğlan, bizim kız bir türlü iş bulamadı” diyoruz ya... İşler eskisi gibi değil, aynı işi yarı fiyatına yapıyoruz diyoruz ya... Piyasada para yok diyoruz ya... Bakan çok, alan yok diyoruz ya... İcra dosyaları çığırından çıktı, herkes icralık diyoruz ya... İşletmeler toplu işçi çıkarıyor ya... Üretmediğimiz için....
Vergi sorunu, fındığın genel sorunlarından soyutlanamaz. Mesele fındığın vergilemesinde değil, vergilendirilecek artığın dışarıya servis edilmesindendir.Fındık üreticisi; toprak tahlili, gübreleme, kireçleme, fındık kurdu, bahçe temizliği, benzin ve yağ giderleri, hasat, patoz ve ulaşım giderleri, araç gereç için KDV öder. KDV, fiyatın içinde gizlendiğinden üretici bunu fark edemiyor bile. Fark etse de, KDV’yi fiyat mekanizması yoluyla yansıtamaz. Zira fındığın fiyatını az sayıdaki alıcısı belirlemektedir. Yukarıda belirtildiği üzere gerçek usulde gelir ve KDV’ye tabi olmayan üreticilerin fındık teslimleri KDV’den istisna edilmiştir. Yani harcama yaparken %18’e varan KDV ödeyen üretici, fındık satarken KDV alamaz. Bu durumda, üreticilerin alışlarında ödedikleri KDV’yi iade olarak almaları gerekir. Ne var ki KDV’nin üreticiye iadesi yönünde yasal alt yapı olmayınca çiftçinin ödediği KDV üzerinde yük olarak kalır. Yasa temelline dayansa da bu durum;vergi tekniğine ve mantığına aykırıdır.
Bir sorunu çözmek ona bakış açımızla yakından ilgilidir. Bir düşünür, “Bir sorunla karşılaştığında; az gelişmiş ülke insanı sorunu ve çözümü hep dışarıda arar. Gelişmiş ülke insanı ise sorunu kendi içinde arar, ‘Bu sorunda benim payım ne ve ben çözümde ne yapmalıyım?’ diye düşünür” der. Trabzon’umuzun Boztepe sırtlarında çift tüplü viyadükler üzerine duble epey uzun bir yol projesi gündemdeki yerini koruyor. Sorun bizim sorunumuz, masa başında yapılan bir dayatma projeyle önümüze getirildi. Boztepe’ye önce beton yığını bir otel yapıldı, sustuk. Üstelik Boztepe futbol sahasında yapıldı. Yapımcı firma doğudan Hayali sırtlarından tünele başladığında içte yapılan küçük çaplı patlatmalarda sarsıntıdan düşen kayalarla Arafilboyu sahasını müsabaka esnasında düşen taşlar nedeniyle kapattılar, sustuk. Bir düşünün şehrin merkezinde tüm spor kulüplerinin soyunma odalarının ve futbol sahalarının birer birer yıkılmasıyla gençleri yeşil sahalardan internet kafelere yönlendirdik.
Büyük ve önemli görev yeri anlamına gelen makam herkesin istediği bir mevkidir. Makam odası, makam sekreteri, makam arabası, makam şoförü gibi şatafat nefse çok hoş gelen ve diğer insanlar nezdinde bir üstünlük duygusu uyandıran unsurlardır. Bu durum bir yandan insanların zaaflarını ortaya çıkarır diğer yandan da iyi hasletleri de yozlaştırmaya başlar. Bu nedenle makamın da hakkını verecek bilgili ve tecrübeli insanların görevlere getirilmesi gerekir. Bugünlerde görevden almalar ve yeni atamalar konusunda şehrimizde yoğun bir bilgi dezenformasyonu yaşanmaktadır. Pek tabiidir ki; şehr-i emin çalışma arkadaşlarını kendisi seçmelidir. Bu onun en doğal hakkıdır. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, “Ben kendi kadromla çalışacağım” ifadesini de basına verdiği demeçlerde alenen kullanmıştır.
Kanuni Bulvarı projesi kapsamında doğal sit alanı Boztepe'de ormanlık alanda başlatılan yol ve tünel inşaatı çalışmaları, tepkilere neden oldu. Doğa ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Başkanı Doç. Dr. Coşkun Eruz, çalışmalarla tepenin görünümünün bozduğu ve kent siluetine zarar verildiğini belirterek, "Mutlak korunması gereken bir alan, yol yapılarak tahrip ediliyor. Maalesef Boztepe'ye müdahale ederek bugünü kurtarıyoruz ama geleceği kaybediyoruz" dedi. 'PLANLAYAN KİŞİ BİLE HOŞNUT DEĞİL' 'TAHRİBAT YAPILDI'
... 18 ...
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam59
Toplam Ziyaret119918
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar41.945742.1138
Euro48.332348.5259
Hava Durumu
LC WAİKİKİ
BORA
TS